SEVINC AĞAYEVA

Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi

UDK: 821.512.161.09 Fuzuli M.

Izvorni naučni rad


XVI YÜZYIL YARATICILIĞINDA DİL RENGARENGLİYİ (MUHAMMED FÜZULİNİN DİLİ)


Özet


Çağdaş Azerbaycan edebi dilinin tarihi gelişiminde bćyćk rol oynayan Fćzuli ana dilli yaratıcılığında halk diline Ğzgćn kelimeleri ustalıkla seçerek, eserlerinin herkesçe kolayca anlaşılmasına yardım etmiştir.

Halk dilinin Ğzelliklerini yćksek değerlendiren şair ayrı ayrı olayları daha etkili, duygusal şekilde anlatmak, tekrarlara yol açmamak, tekdćzenlikten kaçınmak için halkın dilinde bulunan yakın anlamlı kelime ve ifâdeleri seçerek kendine Ğzgćn şekilde kullanmıştır. Bir kısım dilbilimciler “Fćzuli şiirinde hiçbir sĞzcćyć metinden kopararak ayrılıkta açıklamak mćmkćn değildir. Tćm sĞzcćkler sadece birarada met- nin terkibinde Fćzuliyane açıklanabilir” diye yazıyorlar.

Bćyćk sĞz hazinedarı M.Fćzuli’nin dćnyagĞrćşćnćn biçimlenmesinde yaşayıp yarattığı Bağdat şehri ve civarlarındaki Kerbela, Necef ve Hille gibi coğrafi alanların rolć bćyćk olmuştur. Bağdat o zaman Azerbaycanın bćyćk illerinden biri olarak bilinmekteydi. Bunun dışında hem de burada oturan insanların bćyćk kısmı Aze- riler oluşturmaktaydı. ù.İ.Hatayi’nin ana diline verdiği değer, Azerbaycan dilinin mevkiinin yaygınlaşmasına, Bağdatta edebi meclislerin yalnız bu dilde gelişmesine kendi etkisini gĞstermişti.

Orta Çağ şiirinde Nesimi, Hatayi, Fćzuli eserlerinde şiirin Ğlçćsć, ezgisi, ritimli yapısı, sĞzcćklerin dizimi ve uyumuna Ğzellikle dikkat etmişler. Fćzuli’nin Tćrkçe “Divanında Tćrkçe ve Arap-Fars kĞkenli kelimelerin semantikası rengarengdir.

Fćzuli’nin dilindԥ kullanılan “hile, “mekir” ve “kırmızı anlamları ifade eden al kelimesi çağdaş edebi dilimizde eskimiş kelimeler sırasındadır. Sadece al kırmızı, al yanak gibi tamlamaların terkibinde ikinci anlam korunabilmiştir.

Fćzuli “Divanında sesteş kelimeleri yaygın şekilde kullanmakla edebiyatta duy- gusallığı, bediilik ve renkliliği daha da çoğaltmayı başarmıştır.


Anahtar kelimeler: Fćzuli, “Divan”, kelime grupları, sesteş kelimeler


GİRİù


Muhammed Fćzuli kendi bedii-edebi yaratıcılığıyla Orta Çağ edebiyatın- da hakim olan şair Farsça yazmalıdır” gĞrćşćnć yerle bir ederek ana dilinde

Azerbaycan Tćrkçesiǯnde gćzel, ince ruhlu şiir yazmanın mćmkćnlćğćnć açık açık ispat eden deha şairlerimizdendir. Fćzuliǯnin bedii-estetik sĞz sanatı


bćtćn Tćrk dćnyasına onur verse de, “M. Fćzili hiç bir yerde Azerbaycanǯda olduğu kadar yaygınlaşmamış, popćler olmamıştır”1

M.Fćzuli ana dilinde yazmış olduğu edebi-bedii eserlerinde Azerice’nin milli kaynaklarını halkın dilinde yćzyıllar boyunca muhafaza olunarak cila- lanmış kelime ve deyimleri sık sık kullanarak selefleri K. Burhaneddin’in, İ. Nesimi’nin, ù. İ. Hatayi’nin milli geleneklere dayanan ćslup orijinalliklerini daha da geliştirmek suretiyle devam ettirmiş, kendisinden sonraki yćzlerce haleflerinin bedii-edebi yaratıcılıkları için mćkemmel deneyim yeri, fayda- lanmaları için bir kaynak oluşturmuştur.

Fćzuli’nin Tćrkçe “Divanı Orta Çağ klasik Azerbaycan edebi dilinin en mćkemmel Ğrneği gibi, genelde klasik Azeri edebi dilinin, Ğzellikle de,

XVI. yćzyıl edebi dilinin gelişim tarihini, onun sĞzlćksel ve dilbilgisel Ğlçćn ve kurallarını araştırmak açısından her zaman aktćeldir. M. Fćzuli Doğu’da ćmumtćrk bedii-estetik sĞz sanatının gelişimine katkıda bulunsa da, mahi- yet açısından Azerbaycan Tćrk halkının şairidir, onun ana dilinde yazdığı “Divanının dili Azeri halkının cilalanarak edebi dil dćzeyine kaldırılmış zirvesidir. Bu açıdan T.Hacıyev haklı olarak şĞyle yazmaktadır: “Fćzuli’de Azerbaycan halk dili kemal zirvesine erişerek milli dil için zemin oluştur- muştur2

SĞz mćlkćnćn bćyćk hazinedarının ćç dilde Azerice, Tćrkçe, Farsça ve Arapca yaratmış olduğu nadide sanat Ğrnekleri kendine Ğzgćn derin anlamı, ilgi çekici konusu, genel olarak, şiir dili açısından çok değerlidir. XVI. yćzyıl Azeri edebi dilinde var olan dil olgularını araştırmak ve hakkında fikir sĞy- lemek için bćyćk sĞz ustasının Tćrkçe “Divanı değerli kaynaklardan biri, belki de birincisidir, diyebiliriz.

Fćzuli dćnya edebiyatı tarihinde Ğlçćye sığamayacak kadar lirik bir şair- dir, aşk ve sevgi şairidir. Eğer sĞylemesi caizse, o, dćnya çapında bir numaralı lirik şairdir, diyebiliriz. Bilinir ki, Azerbaycan yazarı Mir Celal şĞyle yazar: “Azeri halkının bćyćk ve Ğlmez şairi Fćzuli lirik ve kalb şairidir... Fćzuli’nin vasfettiği aşk anlam ve konu açısından çok yćksek bir aşktır. Bu aşk sadakat, itibar, hoşgĞrć gibi gerçek insani duygularla zengindir. Bu, kalbin, insan maneviyatının geniş ufuklarında doğan, insanı yaşamaya ve yaşatmaya sesle- yen bir aşktır.”3 Fćzuli, herşeyden Ğnce aşk ve gĞnćl şairi olduğunu ilk Ğnce kendisi onaylayarak şĞyle diyor: Mԥndԥn, Fćzuli, istԥmԥ ԥşari-mԥdhć zԥmm, Mԥn aşiqԥm, hԥmişԥ sĞzćm aşiqanԥdir!

Bćyćk sĞz hazinedarı Muhammed Fćzuli’nin dćnyagĞrćşćnćn biçim-

lenmesinde yaşayıp yarattığı Bağdat şehri ve civarlarındaki Kerbela, Necef



  1. Haydar Aliyev, Edebiyat gazetesi,1996

  2. Tofiq Hacıyev, Fćzuli: dil senetkarlığı, Bakć: Genclik, 1994, s. 13

  3. Mir Celal, Fćzuli’nin lirikası. Muhammed Fćzuli Eserleri, I c. Bakć: 1958, s. 12, 17, 21


ve Hille gibi coğrafi alanların rolć bćyćk olmuştur. Bağdat o zaman Azer- baycanın bćyćk illerinden biri olarak bilinmekteydi. Bunun dışında hem de burada oturan insanların bćyćk kısmını Azeriler oluşturmaktaydı. ù.İ.Hata- yi’nin ana diline verdiği değer, Azericenin mevkiinin yaygınlaşmasına, Bağ- datta edebi meclislerin yalnız bu dilde gelişmesine kendi etkisini gĞstermişti.

A.Ahundov yazıyor: “Bellidir ki, şair bir zamanlar Abbasiler hilafeti- nin başkentinin bulunduğu bir memlekette - Irakta, Mćslćmanların kutsal şehirlerinden biri olan Kerbela’da doğmuş, orada gĞmćlmćş ve tćm hayatı boyunca bu eski Arap memleketinin hudutları dışına çıkmamıştır. O halde “Tćrki lafzını o, nereden Ğğrenmiştir?”. Yazar bu sorusuna yanıt olarak şairin sadece Azericenin yazı dilini değil, aynı zamanda halk konuşma dilini ve hatta ağızları bile iyi bildiğini vurguluyor. Onun kanaatince, bu şekilde konuşmayı “bu dili sadece çocuk yaşlarından yaşam ortamında anne-baba konuşmasından Ğğrenmek mćmkćndć4

Başka bir kaynağa gĞre, Fćzuli’nin babası Sćleyman derebeyilerin çekiş- mesiyle ilgili Azerbaycanın eski Araş (şimdiki Ağdaş) ilçesinden Irağ’a gĞç etmiş Bayat boyundandır. Buna rağmen şairin Araş asıllı olması olgusu şu anda rivayet olarak kabullenilmektedir.

Fćzuli bir deha olarak eserlerini daha fazla halktan gelen kelimeleri, deyimleri bol bol kullanmakla yazmış, alıntı Arap ve Fars kĞkenli kelimeleri de ihmal etmemiş, genel olarak artık halkın dilinde yer almış kelimeleri tercih etmekle eserlerini kaleme almıştır.

Konuya girmeden Ğnce dilimizin sĞz varlığının zenginleşmesinde, yay- gınlaşmasında sĞzlćksel-anlamsal kelime gruplarının, Ğzellikle de sesteş kelimelerin rolćnćn bćyćklćğćnć vurgulamamız yerinde olur.

Sesteş kelimeler bilindiği ćzere, değişik sĞzlćksel anlama, fakat aynı yazım biçimine sahip kelimelerdir. Bunlar biçim açısından, sĞyleyiş ve yazım yĞnćnden aynı, anlam açısından biribirinden ayrılan, aralarında assosiyatif ilişki bulunmayan, aynı ve değişik soydan, aynı ve değişik kelime tćrlerini kapsayan sĞzcćklerdir.

Bellidir ki, sesteş kelimeri belirlerken tarihini de dikkate almak gerekir. ùesteşliğin tarihi ise çok eskilere dayanıyor. Hatta bir kısım olgulardan, Ğzel- likle de, Sćmer yazılarından dilin daha eski dĞnemlerinde sesteşliğin daha gćçlć olduğu, ayrıca, yazılı edebi dilimizin oluşum ve ilk gelişim safhalarında sesteşliğin şekillenmesi ve gelişimi açısından “Dedem Korkut” destanlarının dil Ğlçćnlerine uygunluğu belli oluyor5

Orta Çağ şiirinde Hasanoğlu’ndan başlayarak XVIII. yćzyıla kadar aruz vezniyle yazan şairlerimiz, Ğzellikle de Nesimi, Hatayi, Fćzuli eserlerinde


  1. Ağamusa Ahundov, “Fćzulinin bir qitesi haqqında ve Fćzuli ve ana dili”, Fćzulinin dili

(makaleler). Bakć: Nurlan, 2008, s.7-14

  1. Vćqar Memmedov, “Dastani-Ahmet Harami”nin dili ve uslubu, Bakć: Sabah, 2001, s. 13-58.


derin felsefi anlam ifade etmenin yanısıra, şiirin yapısına, ezgisine, uyumlulu-

ğuna, sĞzcćklerin sırasına ve biribirine uymasına Ğzel olarak dikkat etmişler. Bu proseste sesteş kelimeleri bol bol kullanmakla kalbi doyuran, ona ruh veren eserler, şiir Ğrnekleri ortaya koymuşlıar.6

Fćzulu’nin Tćrkçe “Divanının dilinde rastlanan kelimelerin bir kısmını sĞz konusu sesteş kelimeler oluşturmaktadır. “Divan”da geçen sesteş kelime- lerin bćyćk kısmını genelde, Tćrk kĞkenli kelimeler oluştursa da, Arap ve Farsça kelimeler de az değildir. Bunları iki prensibe gĞre belirlemek mćm- kćndćr.

    1. SĞzlćksel-anlamsal şeşteş kelimeler veya aynı kelime bĞlćğćne ait olan sesteş kleimeler.

    2. SĞzlćksel-dilbilgisel veya değişik kelime bĞlćklerinden oluşan sesteş kelimeler.

SĞzlćksel-anlamsal şeşteş kelimeler veya aynı kelime bĞlćğćne ait olan sesteş kelimeler

Ayak /ayağ is. I bedenin bir Ğğesi. Mes.: Ψsiri-qćrbΩtiz, bir sΩndΩn Ğz aşinamız yox, Ayağın kΩsmΩ,başinçćn, bizim mĞhnΩtsΩralΩrdΩn. (I.238); Qoyalım başı xćmi-badΩ ΩyağinΩ gΩlin,Tutmamaq olmaz onun hĞrmΩtini, bir uludur. (I.126)

Ayak / ayağ is.II kadeh. Mes.: MΩhrΩm olmaz rindlΩr bΩzmi mey nuş etmΩyΩn, Ey Fćzuli, çΩk ayağ ol bΩzmdΩn, ya çΩk Ωyağ. (I.176)

S.Mehtiyeva “bu beyitte Tćrk kĞkenli ayak kelimesinin sesteş biçimlerini ustalıkla kullanan Fćzuli, kelimelerin anlamlarını edebi-bedii dile çekmiş, onların “ayak”, “kadeh” ve “bade” anlamlarını yerinde kullanmakla Azerbay- can edebi dilinin poetik imkanlarının kapsam dairesini çok daha genişletmiş- tir” diyor.7 HΩr kim olsa, Ωyağıma baş urar, MΩn gΩlincΩ qamu Ωyağa durar. (II.243)

ùunu da kaydedelim ki, bu kelime ayağ biçiminde eski dĞnemlerde Far- sça’ya geçmiş ve gćnćmćze kadar da kullanılmaktadır. Hatta Farsça’da yeni bir anlam şarap” anlamını da kazanmıştır.8 Ayak/ayağ kelimesi aynı ses- bilgisel biçiminde daha Fćzuli’den Ğnce yazan şairlerin de eserlerinde sık sık rastlanan dilbilgisel birimlerden biri olmuştur.9






  1. Azerbaycan edebi dili tarihi, I cilt, XIII-XVI asrlar, Bakć: ùark-Qarp, 2007, s.143

  2. Sevil Mehtiyeva. “Fćzuli şiirinde fiili frazemler”, Fćzulinin dili (makaleler). Bakć: Bilim, 1997, s. 92

  3. Vćqar Memmedov, “Dastani-Ahmet Harami”nin dili ve uslubu, Bakć, Sabah, 2001, s.167

  4. Aynur Kadimalıyeva, Kadi Burhaneddin “Divanının z varlığı, Bakć: Nurlan, 2008, s. 122


Eser (A.) is.I sanat nućmunesi .Mes.: SΩbuh ćçćn mΩ rdi-meyi-şΩbanΩ yetΩr, ΨsΩr ki var, xΩrab olmağa bΩhanΩ yetΩr. (I.103)

Eser (A.) is.II etki; iz, nişan, içaret. Mes.: Ol sΩngdilΩ naleyi-zarın ΩsΩr etmiş, Ey dil, sΩ bu zĞvq yetΩr, ta ΩsΩrin var. (I.118)

Eser (A.) is. III an, dakika. Mes.: HΩr ΩrsΩ hΩr ΩsΩr ki, rdćm, SΩnsΩn deyib ol ΩsΩr, yćgćrdćm. (II.15)

Tar (A.) is.I mćzik alΩti. Mes.: Ün verir can riştΩsi, xΩm qamΩtimdΩn çΩksΩm ah, Yel dΩgib çΩng ćstidΩ, avazΩ gΩlmış tar tΩk. (I.195)

Tar (F.) is. II dćzćm. Mes.: LΩbin dĞvrćndΩ zahidlΩr tutub meyxanΩlΩr kćn- cćn,Qılıb tΩsbih tarın tΩrk, zćlfi-çΩng tutmuşlar. (I.124)

Tar (F.) is.III siyah. Mes.: Bu tΩmΩnnadΩ ki, ol şΩm ilΩ hΩmsĞhbΩt olam, Dudi-ah etdi dćnćm tΩk gćnćmć tar mΩnim. (I.217)

Bahis (A.) is.I tartışma;

Bahis(A.)is. II – sohpet. Mes.: Qılsa can lΩlin ilΩn feyz yetirmΩk bΩhsin, Cani- bi-lΩlini tut, ey kĞnćl, et can ilΩ bΩhs. (I.80)

Ten (A.) is.I beden, can. Mes.: Can gĞrćnmΩz desΩlΩr tΩndΩ inanman, nişΩ kim, LćtfdΩn hΩr ne baxsam tΩninΩ, can gĞrćnćr. (I.133); Canć tΩn olduqca, mΩndΩn dΩr dağ Ωksik degil, Çıxsa can, xak olsa tΩn, can gΩrΩk,nΩ tΩn mana. (I.46)

Ten (F.) is.II kınama, sitem. Mes.: Çıxma yarım gecΩlΩr, Ωğyar tΩnindΩn saqın, SΩn mΩhi-Ğvci-mΩlahΩtsΩn, bu nĞqsandır sana. (I.44)

Mal is. I servet;

Mal is. II yćk. Mes.: RahΩtin Ωksik olur, hΩr ne artar malın, Mal çox etmΩ, hΩzΩr eylΩ Ωzabından kim, RΩnci artar, ağır olduqca yćkć hΩmmalın. (I.354)

Gćn is.I gćneş.

Gćn II – zaman, vakit. Mes.: ΩcΩb gΩr olsa qΩmdΩn dćnćmć gćnćm bΩra- bΩr,

NΩzΩrimdΩn ol ćzć gćn neçΩ gćn ki, qaib olmuş. (I.161)

Sineden (F.) is. I - ezbere, içten. Mes.: Qeyr nΩqşin mΩhv qılmışdır Fćzuli sinΩdΩn, Ma lΩhu fid-dΩhri-mΩtlubćn vΩ mΩqsudun sivak. (I.196)

Sine (F.) is.II gĞğćs. Mes.: Ah, bilmΩn neylΩyim canımda rahΩt qalmadı, GĞzlΩrim nΩmnak, sinΩm çak, kĞnlćm dΩrdnak. (I.196)

Mey (A.) is.I şerap. Mes.: RΩmΩzan oldu, budur vΩhmi Fćzulinin kim, NeçΩ gćn mΩyΩ mey, zĞhd ilΩ nagΩh tuta xu. (I.265)

Mey (A.) is.II haz. Mes.: RΩmΩzan oldu çΩkib şahidi-mey pΩrdΩyΩ ru, Mey ćçćn çΩng dutub, tΩziyΩ dı geysu. (I.265)

D (F.) is.I dert;

D is.II yerin yćksek kısmı. Meԥs.: Ey rΩn min dağ ilΩ sΩbrć sΩbatım, eylΩmΩ, NisbΩtim FΩrhadΩ kim, bir dağ ilΩ olm zΩbun. (I.258)


Zaman (F.) is.I garanti. Mes.: Ey Fćzuli, çΩkmΩ sΩn, rahi-tΩvΩkkćldΩn qΩdΩm,

MΩnzili-mΩqsu yetmΩkdir mćqΩrrΩr, mΩn zΩman (I. 249)

Zaman (A.) is.II –vakit, devir. Mes.: Eşq namusi mΩnć MΩcnunΩ dćşmćş lacΩrΩm, QΩm yćkćn çΩkmΩkdΩyiz mΩn bir zΩman, ol bir zΩman. (I.249)

Can vermΩk (fiil)I sevmΩk.

Can vermΩk (fiil) II– ĞlmΩk. Mes.: AşiqΩ şĞvqćnlΩ can vermΩk ikΩn mćşkćl degil, Çćn MΩsihi-vΩqtsΩn can vermΩk asandır sana. (I.44)

Can vermek deyimi Azerbaycan klasiklerinden K.Burhaneddin’in, Nesi- mi’nin, Kişveri’nin, Fćzuli’nin dilinde olduğu gibi, iki anlamda “hayat vermek” ve “Ğlmek” anlamlarında kullanılmıştır.10

SĞzlćksel-dilbilgisel veya değişik kelime bĞlćklerinden oluşan sesteş kelime- ler

Al (is.) I hile, sinsilik. Mes.: Aşiq oldum yenΩ bir tazΩ guli-rΩnayΩ Ki, salır al ilΩ hΩr dΩm mΩni yćz qovğayΩ. (I.267)

Al (sıf.)II kırmızı. Mes.: Yćzćmćn qanilΩ kimćxtini al etdim kim, AlΩti-sΩnΩt ola ol bćti-bipΩrvayΩ. (I.267)

Al (f.)III almak fiilinin kĞkć. Mes.: Ey Fćzuli, dura mΩndΩn ala tΩlimi vΩfa, NagΩh Ωr mΩrqΩdi-MΩcnunΩ şΩr gćzΩrim. (I.221)

Fćzuli’nin dilinde kullanılan “hile”, “sinsilik” ve kırmızı anlamlarını ifade eden al kelimesi tarihen Azerbaycan edebi dilinde kullanılmış,11 gćnć- mćz edebi dilinde ise artık eskimiş bir kelime olarak bilinmektedir. Sadece al kırmızı, al yanak tamlamalarında ikinci sesteş anlamını koruyabilmiştir.

Var (is.) I mevcutluk, varlık. Mes.: Varı fikri-dΩhanınla yox etdim kim, qΩza BĞylΩ Ωmr etm mana, yoxdan mΩni var eylΩgΩc. (I.83); ùΩmvΩş mΩhrΩmi-bΩzm eylΩdi ol mah mΩni,Yanacaqdır yenΩ eşq oduna varım bu gecΩ. (I.275)

Var (is.)II var-devlet, servet. Mes.: MΩn varimi yox sΩninçćn etdim, nΩ rΩva, SΩn tutmayasan xΩbΩr yoxć varimdΩn. (I.378)

Var (f.)III git (mek). Mes.:Vaiz Ğvsafi-cΩhΩnnΩm deyΩr, ey Ωhli-vΩrΩ, Var onun mΩclisinΩ, bil ki, cΩhΩnnΩm imiş. (I.159)

Var IV yardım kelime, vardır. Mes.: Ey Fćzuli, fΩlΩkin var sΩninlΩ nΩzΩri Kim, qΩmć mĞhnΩtini verdi nΩ kim var sana. (I.52)

Y (is.) I gĞz yaşı. Mes.: LΩli-nabin hΩvΩsi bağrı qan eylΩdigin, Ah kim, qanlı yaşım qılmadı izhar sana. (I.52)

Y (sıf.) II kĞrpe, genç. Mes.: DΩmbΩdΩm gΩr dćşsΩ gĞzdΩn dćrri-Ωşkim, vΩchi var, Yaş uşaqlardır yetim, onlarda yox rΩsmi-ΩdΩb. (I.72)




  1. Azerbaycan edebi dili tarihi, I cilt, XIII-XVI asrlar. Bakć: ùark-Qarp, 2007, s. 128

  2. Minaya Cavadova, ùah İsmayıl Hatayi’nin sĞzvarlığı, Bakć: Bilim, 1977, s. 75


Beyitte yaş kelimesi “kĞrpe” anlamında kullanmıştır. Bir kısım araştırma- cılar yaş kelimesinin dilin belirli dĞnemlerinde aynı anlamda kullanılmış talu/ tԥ kelimesiyle aynı anlamı paylaştıkları fikrini Ğnermenin yanısıra, kelime- nin XVI. yćzyıldan itibaren edebi dilin sĞzvarlığında yer aldığını yazarlar.12

Araştırma zamanı Fćzuli'nin dilinde yaş sĞzcćğćnćn “genç” anlamına da tesadćf ettik:

Baş açıb yağmurlara, suya batırmış kisvΩtin,Yaş uşaqdır, lĞvhi sadΩ, hiç bilmΩz xeyrć-şΩr. (I.86)

Kaşgarlı Mahmud'un “Divanć-lćgat-it-Tćrk” eserinde yaş kelimesinin “saklanmak”, “Ğrtćnmek” gibi anlamları verilmiştir. Bu kĞkten oluşan yaşın- mak fiili Kaşgarlı Mahmut'ta olduğu gibi “saklanmak”, “Ğrtćnmek” anlam- larında Azeri edebi dilinde kullanılmıştır: HΩqa ΩgΩr baqan gĞzdΩn yaşınur yćzini dilbΩr, GĞtćr pΩr yćzćndΩn, gΩl ey zahid, gΩtćr iman.13

Fćzuli şiirinde kullanılan anlam eski Tćrk dillerinde, ayrıca gćnćmćz Tćrk dillerinde, Ğrneğin, Kumukçada “genç”, “taze” anlamında kullanılmak- tadır.14 V.V. Radlov'un, L.Z. Budagov'un sĞzlćklerinde yaş kelimesi “genç, taze” anlamlarında kaydedilmiştir.15

“Eski Tćrk Dilleri SĞzlćğć”nde ise kelimenin birkaç anlamı kaydedil- miştir:

Y -1. yeşil, genç Y -2. yıl,hayat Y -3. gĞz yaşı16

Çağdaş Azericede yaş kelimesinin “genç, kĞrpe” anlamları eskimiş olsa da, “taze” anlamında tesadćf edilmektedir (yaş balık-taze balık); o kĞkten yapılan yaşınmak fiiliyse “yaşmak” (kadınların yćzlerini gĞzlere kadar Ğrt- mesi) sĞzcćğćnde ağızlarda gĞzlemlenmektedir.

Y (is.) III yaş, yıl. Mes.: GĞzćm mΩrdćmlΩri çoxdan qılırlar dΩviyi-eşqin, hacΩt yaşların sormaq, anarlar Nuh tufanın. (I.250)

Y (sıf.)IV sulu. Mes.: Cismimi yandırma, rΩhm et yaşimΩ, ey bağrı daş!

Ehtiyat et, yanmasın nagΩh quru odunda yaş. (I.166)

Y (yaşırmaq) (f.) V saklamak. Mes.: Bu bΩlayΩ saldı mΩni qΩdin ki, yaşır- yer ćzćnć yaşım, Bu yerΩ yetirdi mΩni qΩmin ki, fΩlΩk eşitdi fΩğanimi. (I.317)


  1. Kćbra Kuliyeva. “Fćzuli’nin ‘Leyla ve Mecnun’ eserinde kullanılmış eski fiiller”,

Fćzuli’nin dili (makaleler), Bakć: Bilim, 1997, s.183

  1. Cahangir Kahramanov, Nesimi “Divan”ının sĞzvarlığı, Bakć: 1970, s.545

  2. Kćbra Kuliyeva, “Fćzuli’nin ‘Leyla ve Mecnun’ eserinde kullanılmış eski fiiller”,

Fćzuli’nin dili (makaleler), Bakć: Bilim, 1997, s.183

  1. Vladimir Radlov, Ɉpıt slovarya tyuyrkskix nareçiy, 1893, 240, 243; Lazır Budaqov

Sravnitel’nıy slovar turesko-tatarskix nareçiy, 1860, s. 331

  1. Drevnetyurkskiy slovar. Leninqrad: Nauka, 1969, s. 245, 246 qabil, hΩr itin ağzında bir parΩ! (I.279)


Yćz / ćz (is.)I yćz, çehre. Mes.: Yćzćmćn qanilΩ kimćxtini al etdim kim, AlΩ- ti-sΩnΩt ola ol bćti-bipΩrvayΩ. (I.267); Girib mΩscidlΩrΩ, gΩr mćqtΩdalΩr peyrΩvi olman,Budur vΩchi ki, hΩrgiz gĞrmΩdim ćz mćqtΩdalΩrdΩn. (I.238)

Yćz (say)II 100. Mes.: GĞrmΩyincΩ hćsnćnć imanΩ gΩlmΩz aşiqin, Yćz peyğΩmbΩr cΩm olub, gĞstΩrsΩlΩr min mĞcćzat. (I.78)

İt (f.)I kaybolmak. Mes.: Ala gΩr oxları didΩlΩrimdΩn, ey dil, Heyfdir, olmaya nagΩh itΩ mćjgan rΩ. (I.279)

İt (is.)II - hayvan. Mes.: Dili-sΩdpareyi cΩm eylΩmΩk kuyindΩ mćşkćldćr,

Olurmu cΩ

İt (is.)II - hayvan. Mes.: Dili-sΩdpareyi cΩm eylΩmΩk kuyindΩ mćşkćldćr, Olurmu cΩ qabil, hΩr itin ağzında bir parΩ! (I.279)

Yar (is.) I sevgili, canan;

Yar (is) II yardımcı, yardım eden. Mes.: Cćmleyi-xΩlq mΩ yar ćçćn Ωğyar oldu, Qalmadı kimsΩ mΩ yar xudadΩn qeyri. (I.297)

Yar (sif.) III yararlı, gerekliı. Mes.:Tutaram bir yar mΩn, gΩr Ğmr tΩqsir etmΩsΩ, Yar, yar olmaz, kĞnćl, ćşşaq ilΩ bir etmΩsΩ. (I.333)

Fćzuli'nin dilinde kullanılmış yar sĞzcćğćnćn ifade ettiği anlamlardan gćnć- mćz edebi dilimizde yalnız “yararlı, gerekli” şekli eskimiştir.

Qaçan I - ne zaman (soru zamiri). Mes.: Hiç mΩskΩndΩ qΩrarım yoxdurur ol zĞvqdΩn Kim,qaçan xaki-sΩri-kuyin ola mΩskΩn mana. (I.43)

Qaçan II fiil-sıfat. Mes.: BΩla yolunda qovğayΩ qaçan mΩn tΩk zΩr MΩc- nun,Qaçan olmaz durantΩk,yey bilćr hΩr kimsΩ yoldaşın. (I.255)

Qıl I yardım fiil. Mes.:YetΩr tavus tΩk ćcbilΩ qıl arayişi-surΩt, VćcudindΩn keçib, alΩm bir ad eylΩ Ωnqa tΩk. (I.192)

Qıl (is.)II y. Mes.: Zćlfi kimi ayağın qoymaz ĞpΩm nigarım, Yoxdur onun yanında bir qılca etibarım. (I.222)

Çin (is.) I Çin (ćlke ismi);

Çin (sıif.)II doğru. Mes.:Hiç sćnbćl sćnbćli-zćlfćn kimi mişkin degil, Nafe- yi-Çini saçın tΩk derlΩr, Ωmma çin degil. (I.205)

Yeter (f.sıf.) I çok, bćyćk, yeter. Mes.: Fćzulinin yetΩr eşqinΩ inkar eylΩ, ey gΩrdun! Gćvahi-hal yetmΩzmi sΩ fΩryadć Ωfğani? (I.316)

Yeter (f.)II yeter. Mes.: YetΩr, ey fΩlΩk, bu cΩfa, yetir mΩni-zarΩ sΩrvi-rΩvani- mi, MΩhi-tΩlΩtilΩ nΩvvΩr et, dilć dideyi-nigΩranimi. (I.317)

Yaman (sif.) I kĞtć. Mes.:Yaxşı sanma, ey kĞnćl, Ωhli-xirΩd Ωtvarını, Olma qafil, eşq dΩrdindΩn yaman olmaz bu dΩrd. (I.96)

Yaman II kćvvetlendirme edatı. Mes.: ùΩmi-rćxsarın nihan tut çeşmeyi-xur-

şiddΩn, Nuri-çeşmim, ehtiraz eylΩ yaman gĞzdΩn,yaman. (I.249)


SONUÇ


Azeri dilindԥ nԥzm-ć nazik” (“inci nazım”) yaratmayı ćstlenen şair bu işin ćstesinden çok başarılı şekilde gelebilmiştir. Onun “ince nazm”a Ğrnek olan şiirleri, manzum eserleri, nasır eserleri XVI. yćzyılın I. yarısının objek- tif tarihidir, şeri, çirkinlikleri inkar eden, hayırdan, gćzellikten yana olan vicdanın sesidir. Bu eserler Azerbaycan bedii fikrinin Nizami'den sonra bir daha yćkselebildiği zirvedir. Fćzuli'nin bıraktığı miras Azerbaycan'ın ve tćm Yakın ve Orta Doğu'nun akıl, hćner, idrak ve insanlığın tecessćmć, Ğlmezlik ve ebediyetin anıtıdır. M.Fćzuli Azerbaycan edebi dilinin ve klasik şiirinin en yćksek (apogey) zirvesini fethetti ve bunun için Ğz ana dili ve canlı halk dilinin mćmkćn imkanlarını Arap ve Fars dilleriyle sağlam rekabete gĞtćrdć; Fćzuli yaratıcılığı ve kendisinden sonra oluşan bedii dil hazinesi şairin ve onun ana dilinin bu rekabetten alnı açık, yćzć ak çıktiğini bir daha gĞsterdi.






Sažetak

Raznolikost jezika u djelima iz 16. stoljeća (jezik M. Fuzulija)

Fuzuli je imao iznimno veliku ulogu u historijskom razvoju savremenoga književnog azerbejdžanskog jezika. U djelima koja je pisao na maternjem jeziku vješto je koristio riječi i izraze iz narodnog govora i na taj način je postigao da njegova djela budu razumljiva širokoj publici.

Taj pjesnik je pridavao veliku važnost jeziku kojim je narod govorio te je upravo narodni jezik koristio da neke situacije opiše izražajnije, da u opise unese emocije, da izbjegne ponavljanje istih riječi i da izbjegne monotoniju svoga pjesničkog jezika. Narodne izraze upotrebljavao je u književnosti na sebi svojstven način. Neki istraživači kažu da se “nijedna riječ iz Fuzulijeve poezije ne može izdvojiti i samostalna opisivati, te da se svaka riječ može objasniti tek u odnosu sa drugima u tekstu, i to kao Fuzuliju svojstvena upot- reba”.

U oblikovanju Fuzulijeva pogleda na svijet veliku ulogu imalo je geog- rafsko područje na kojem je rođen i živio, a to su Bagdad, Kerbela, Nedžef i Hille. Poznato je da je u Fuzulijevo vrijeme Bagdad bio jedna od najvećih pokrajina Azerbejdžana. Tu su pokrajinu, dobrim dijelom, naseljavali Azeri. Važnost koju je maternjem jeziku pridavao ù. İ Hatayi doprinijela je širenju azerijskog jezika u mjeri da se u književnim krugovima u Bagdadu koristio prevashodno taj jezik.

U klasično doba su Nesimi, Hatayi i Fuzuli pjevajući stihove pažljivo birali metar, ritam i riječi, te su riječi pažljivo i harmonično slagali jednu s drugom. U Fuzulijevom Divanu na turskom jeziku veoma je raznolika seman-


tika izvornih arapskih i perzijskih riječi. Turska riječ al, koja je u savreme- nom jeziku arhaična, u Fuzulijevom jeziku ima značenja “hile, “mekir” i “kırmızı. Danas se koristi samo u ovome posljednjem značenju i to u nekim frazeološkim izrazima kao što su al kırmızı, al yanak.

Fuzuli je u svome Divanu uz pomoć obilne upotrebe homonima vješto izrazio osjećanja i doprinio raznolikosti jezika.


Ključne riječi: Fuzuli, Divan, sintagme, homonimi


Language diversities in the works of 16th century (language of M. Fuzuli)


Summary

Fuzuli played an exceptionally important role in the development of Aze- ri Turkish language. In the works he wrote in his native language he skillful- ly used words and expressions of folk language which made them understan- dable to a wider public.

This poet paid special attention to the language that people spoke and used it to describe certain situations more expressively, to bring emotions into the descriptions, to avoid repetition of same words, to evade monotony of his poetic tongue. He included folk phrases into the literature in his own way. Some researchers say that “not a single word of Fuzulis poetry can be excluded and interpreted independently, and that every word can be explai- ned only in relation to other words in a text , as a Fuzuli-specific applicati- on”.

Formation of Fuzulis worldview was considerably inÀuenced by geog- raphic regions where he was born and lived: Baghdad, Karbala, Najaf, and Hillah. It is well known that, at Fuzulis time, Baghdad was one of the major provinces of Azerbaijan, mostly inhabited by Azeris. Importance given to the native tongue by S.I. Hatayi contributed to the spread of Azeri language so the literary circles of Baghdad used primarily this language.

In classical times, Nesimi, Hatayi, and Fizuli carefully selected meter, rhythm, and words, and created harmonic compositions. Fuzulis Divan in Turkish language is characteristic for diverse semantics of original Arabic and Persian words. Turkish word al which is in todays language archaic, is used by Fuzuli in the meaning of “hile”, “mekir”, and “kirmiz”. Today, it is used only in the latter meaning and only in some phraseological expressi- ons such as al kirmizi, al yanak.


Key words: Fuzuli, Divan, syntagma, homonyms

1

ANALI GHB 2015; 44 (36)